Rus edebiyatının altın çağının başlaması bir kişiyle ilişkilendirilecekse, bu kişi kuşkusuz Aleksandr Sergeyeviç Puşkin’den başkası olamaz. Puşkin bugüne kadar Rusya’da eserleri en çok basılan ve okunan edebiyatçıdır.
Yazar, Dekabrist ayaklanmasına katıldıkları için Kafkasya’ya sürülen dostlarının peşinden 1829 yılında Erzurum’a gider. Tiflis üzerinden Erzurum’a kadar yaptığı yolculuk boyunca karşılaştığı yerleri ve insanları anlatır. Ünlü şairin düzyazı olarak kaleme aldığı bu seyahatname, daha önce yazdığı şiirlerinin aksine romantizmden uzak bir dille yazılmış olsa da Rus oryantalizminin ve kendi medeniyet anlayışının izlerini taşır. Buna rağmen dönemin Kafkasya ve Anadolu coğrafyasına ve burada yaşayan halklara dair eşsiz bir anlatı olarak okunması gereken bir kitaptır.
“Muktedirlerin himayesine muhtaç olmayan insan, onların samimiyetine ve misafirperverliğine kıymet verir, zira onlardan başka bir şey talep edemez. Nankörlükle suçlama, ihmal edilebilir eleştiri ve edebi taşlamalar gibi karşılıksız bırakılmamalıdır. İşte bu nedenle bu önsözü bastırmaya ve 1829 Seferi hakkında yazdığım her şey gibi yolculuk notlarımı da yayınlamaya karar verdim.”
A. Puşkin